Ölümsüzleştiği Tarih: 7 Şubat 1993
“TKP/ML herşeyden önce bilimsel olarak doğrudur. ML-MZD bilimi ile donanmıştır. Çeşitli milliyetlerden Türkiye proletaryasının öncü müfrezesidir. O her ML parti gibi nesnel gerçeklere dayanan, tarihsel ve toplumsal gelişmenin durdurulamaz akışının yatağı olma özelliğini taşıyor. Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkını gerçek kurtuluşa götürecek tek ML partidir. Yükselttiği kızıl sancak, lekesizdir. Enternasyonalist görevlerinin bilincinde ve gücü oranında bunu yerine getirmeye çalışan bir partidir.” Barbara Anna Kirstler
Barbara Anna Kirstler, 1955 yılında İsviçre’nin Zürich kentinde doğdu. Kısa süren okul hayatının ardından çalışmaya başladı. 16 yaşından itibaren siyasete ilgi duymaya başladı. Yaşadığı koşullar Onu işçi sınıfına, ezilenlere yaklaştırdı. Barbara, ülkesinin görünen yüzü dışında onun altında yatan gerçekleri de görme çabasına girmiş, sömürüyü, yabancılaşmayı, herşeyin metalaşmasının farkına varmış, sisteme karşı çıkmış, düşüncesine uygun örgütlenmelerde yer almış, İsviçre’de yürütülen anti-faşist, anti-emperyalist mücadelenin ön saflarında yer almıştır. Otonom bir örgütlenme olan Reboolie Bunker’e sempati duyuyor, ülkesinde devlet baskısına karşı gizli ve açık kampanya örgütlenmelerine katılıp tepkisini gösteriyordu. Dostlarıyla oluşturduğu komüne yönelik saldırı sırasında 17 yaşında 3 haftalık bir tutukluluk dönemi yaşadı. Aynı yıllarda Vietkong’u desteklemiş, sol radikal gruplardan tutuklu olanlarla da dayanışma içerisine girmiştir.
İsviçreli gruplar içerisinde en önemli ilişkisi KGI (İzolasyona Karşı Komite) ile olan ilişkisidir. KGI’yı var olan gruplar içerisinde ML olarak görüyordu. KGI Komünist Partinin yaratılması mücadelesinde, çekirdek olarak ortaya çıkmış, süreç içerisinde istenen yapılanmaya kavuşamamış, kendisini belli akademik sorunlarla sınırlandırmıştır. Aynı zamanda Marley Grubu ile de yakın ilişkisi vardır. Buradaki en önemli çalışmaları bu hareket içindeki, feminist düşünce ve hareketleri ML düşüncelerle değiştirip dönüştürerek, kadın hareketini sınıf temelindeki anlayışıyla yürütmek olur. Nitekim bugün bu hareket, sorunu proleter devrimci hareketin bütünselliği içerisinde almaktadır.
1980’li yıllarda Avrupa’da bulunan Türkiyeli devrimcilerle tanışır, Türkiye hapishanelerindeki devrimcilere yönelik saldırılara karşı çıkan Tutuklu Dayanışma Komitesinde yer alır. Anti-emperyalist gruplarla dayanışma içerisinde faaliyet yürütürken gazeteci olarak Peru’ya gider. Nikaragua’da Sandinistlerin iktidara gelmesi üzerine, Avrupa’dan giden gönüllülerin organize işinde görev alır. 1989’da TKP/ML ile örgütsel ilişkiye geçer. TKP/ML ile tanıştıktan sonra MLM anlayışa sahip olarak enternasyonalizmin en yüce örneklerinden birisini sergiler ve Türkiye Devrim mücadelesine doğrudan katılmaya karar verir. Metris firarilerinin sosyalizm mücadelesinde pratik olarak yeniden yerlerini alma sürecine aktif olarak katılır. Sonra İstanbul’a yerleşir. 19 Mayıs 1991’de İsmail Oral’la kaldığı ev basılır. Düşmanın eline geçer. 15 gün süren işkencelerde önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya’nın “Ser verip sır vermeme” geleneğine uygun davranarak, yoldaşlarına ve ilkelerine bağlılığını kanıtlar. Hapishane sürecinde Türk devletiyle İsviçre devletinin işbirliği ve halk düşmanlığı konusundaki sınıf dayanışmasını daha somut yaşar. Hapishaneyi devrimin okulu, mahkemeyi devrimin kürsüsü şeklinde kullanmayı başarır. Burjuva mahkemesinde “beni siz değil, enternasyonal proletarya yargılar” diyerek faşist TC mahkemelerine meydan okur. Hapishane hayatı onun daha ileri mevzilerde mücadele etmesine yol açmıştır. Tahliye töreninde söylediği şu sözler kararlılığının göstergesidir. “Dağlarda hepinize savaşacak bir mevzi hazırlayacağız. Sizleri bekliyoruz.”
8 aylık tutsaklıktan sonra Türkiye sınıf mücadelesinin merkezi halkası olan gerilla savaşında yer almak ister. Hukuksal bazı sorunları için zorunlu olarak yurt dışına çıkar ve tekrar ülkeye döner. Enternasyonal proletaryanın işçi kızı Barbara (Kinem) çeşitli milliyetlerden halkımızın kurtuluş ordusu TİKKO içinde yer alır. Böylece enternasyonalizmin en somut ve canlı örneği olur. Kısa sürede yabancısı olduğu koşullara alışır. Yoksul ve ezilen Dersim köylüsünün de sevgisini kazanır.
TİKKO’nun 2. Mıntıka birliğinin çekildiği Pülümür yakınlarındaki Geçici Kış Kampı düşman tarafından açığa çıkartılmış, 21 Ocak 1993’te kuşatma altına alınmıştır. Gerilla birlikleri kampın kuşatma altına alındığını öğrenince, kamp etrafındaki tüm dağ tepelerine öncü birliklerini yerleştirir. Düşman Erzurum’dan kaldırdığı 3 bombardıman uçağı, 3 kobra helikopteriyle yoğun bombardımana başlar. Ne var ki düşman, gerilla birliklerine yanaşamadığı gibi, kayıp da verdiremez. Bir taraftan yoğun kış koşulları, bir taraftan da düşman saldırıları gerilla birliklerine bölgeyi terk etmeyi dayatır. Gerilla birliklerinin kaldığı bölgedeki bütün köyler askeri işgal altında olduğu için birlikler hiçbir köye uğrayamaz. Zorlu kış koşulları altında uzun bir yürüyüş sonrasında 3 Partizan şehit verilerek belirlenen hedefe varılır. Barbara’nın TKP/ML’ye sempati duymasına neden olan o çok beğendiği yoldaşlık ilişkileri gerçek anlamına uygun olarak, bu yürüyüş sırasında fedakarlığın, dayanışmanın, dostluğun, en güzel örneklerini yaşamıştır. Hedeflenen köye varılmasından sonra 3 Partizan daha ölümsüzleşmiştir. Bu şehitlerden Enternasyonal proletaryanın unutulmaz adları arasına katılan Barbara Anna Kirstler, düşmana değil amansız kış koşullarına yenik düşmüştür.
Komünistlerin ulusu yoktur. Barbara’nın da ulusu enternasyonal proletaryaydı. Proleter dünya devrimi için her cephede emperyalizme, faşizme ve her türlü gericiliğe karşı savaşmak Onun vazgeçmediği ve uğruna öldüğü yaşam felsefesiydi. O insanlığın insanca yaşayacağı ve özgürlüğüne kavuşacağı dünyanın; ancak emperyalist sistemin yıkılması ve sosyalizmin hakim olmasıyla olabileceğinin bilincindeydi. Bu nedenle de emperyalist zincirin en zayıf halkasına yüklenerek onun bu noktasından koparılıp, proleter dünya devriminin bir parçası ve kalesi haline getirilmesini savunmuştur. TKP/ML’ye katılıp TİKKO saflarında savaşarak ölümsüzleşmesiyle de pratik yaşamında savunularını uygulamıştır.
Enternasyonalizmin en güzel örneğini vererek, parti saflarında mücadele ederken Yel dağında, parti ve devrim şehitleri ayında şehit düşen, enternasyonal proletaryanın örnek savaşçısı Barbara Anna Kirstler’i, TKP/ML, Merkez Komite Onur Üyeliği ile taçlandırmış; mücadelesini, partiye yaptığı hizmetleri ölümsüzleştirmiştir.
YEL DAĞI ŞEHİTLERİ 21 Ocak-10 Şubat 1993
“Binlerce, onbinlerce şehit bizden önce halkın çıkarları için canlarını kahramanca verdiler.
Onların bayrağını yukarılara kaldıralım, kanları ile çizilen yolda ilerleyelim” (MAO)
1993 yılının Ocak ayının sonlarında TİKKO II. Mıntıka Birliğinin üslenme alanının deşifre olması ve düşmanın hava taarruzuna maruz kalmaları üzerine yer değiştirmek zorunda kalan 50 kişilik gerilla birliği Yel Dağında bir destan yarattı. Önlerinde iki seçenek vardı: Ya düşmanın üslendiği ovaya inerek imha olmak ya da Munzur’u aşmak. Bir çığlık koptu yürekten; 21 Ocak’ta Zeki Peker yürüyemeyeceğini söyleyerek “yoldaşlar beni bırakın, benim kavgam buraya kadar, benden yoldaşlara ve kavgamıza selam söyleyin” dedi. Ve yürüyüş devam etti. Medetsiz Munzur Erkan Fener’i aldı bu kez birlikten. Ali Demirdağ yürüyemiyordu artık. Ama ses çıkarmamıştı. Yoldaşlarının yürüyüşünü engellemek istemiyordu. Yoldaşları başına toplandı. Dr. Hü ayağa kalkmak istedi, başaramadı. Zafer işareti yapabildi ancak…Köyün ışıkları görünmüştü artık. Munzur boyun eğmişti Partizanlara… Fakat Barbara Anna Kirstler, Ali Ekber Batasul ve Ali Ihsan Yalçın köye ulaştıktan sonraki günlerde zatürreden kaynaklı yaşamlarını yitirerek 21 Ocak-10 Şubat 1993 tarihleri arasında ölümsüzleşen Partizanlar, Yel Dağı şehitleri olarak tarihteki onurlu yerlerini aldılar.
Barbara Anna Kistler’in 8 Mart Konuşması
Yetiş Yalnız (Ahmet) ve Doğuş Doğan (Ferdi) – Barbara