Ölümsüzleştiği Tarih: 30 Eylül 1984
1960 Elazığ Karakoçan Pamuklu köyü doğumlu olan Hasan Hakkı Erdoğan (Ozan), 1976 yılında TKP/ML’nin düşünceleriyle tanıştı. 1978’de TKP/ML üyesi oldu. O tarihten itibaren Elazığ, Dersim, Malatya, Maraş, Mersin, İzmir ve İstanbul’da görev yaptı. İşçi Köylü Kurtuluşu (İKK) yazı kurulunda görev aldı. Elazığ ve Adana’da iki kez yakalandı ve yoğun işkencelerden geçirildi. Tutuklandı. İşkencede “ser verip sır vermeme” tavrının takipçisi oldu. Ve her seferinde hapishaneden çıktığında hiç tereddütsüz mücadelenin farklı alanlarında yerini aldı. Neşeli, araştırmacı ve ısrarcı yapısı ile yoldaşları arasında çok seviliyordu.
18 Eylül 1984’te TKP/ML’ye yönelik bir operasyonda İstanbul’da yakalanan Hasan Hakkı Erdoğan, 30 Eylül tarihine kadar yoğun işkencelerden geçirildi. Ama tavrı netti. Hiçbir parti sırrını düşmana vermedi. Üzerindeki sahte kimliği de kabul etmeyerek işkencecileri adeta çılgına çevirmişti. Son çare olarak işkence timinin başında bulunan Ekrem Yiğit ve diğer işkenceciler çareyi Onu katletmekte buldular. İhanetin diz boyu olduğu bir ortamda Onun bu kararlı tavrı düşmana kendi ininde bir kez daha yenilgiyi tattırmıştı. İşkencede düşmana sarf ettiği “Siz karşınızda kim var sanıyorsunuz. Bizim mücadelemiz haklı bir mücadele. Siz halk düşmanısınız. Sizin göreviniz halk için savaşan bizleri çözmeye çalışmak; bizim görevimiz halkın onurlu mücadelesini buralarda yaşatmaktır. Çabalarınız boşuna…” sözleri onun düşmana sınıf kininin yansımasıdır. O gördüğü işkenceler sırasında yalpalayan, kararsızlık gösterenlere hatta çözülenlere de direnişi aşılayarak devrime olan inancını kanıtlamıştır.
Hasan Hakkı Erdoğan’ın şiirlerinden;
- Gulasor Bilmem nasıl başlamalı?
Ne demeli,
Nasıl etmeli, Gulasor?Dün gece yoldaydım,
Arka koltukta kırk numarada
Dimdik uyuyamadım.
Akıp giden arabanın seyrine uyan
Düşlerimi anlatmak istiyorum sana…Geleceğin düşü ne kadar güzel,
Ve ne kadar ince…
Düşlerim, kıpırdayan, daldan dala konan
Bir serçenin canlılığını, kıvraklığını
Ve hareketlerindeki karmaşıklığı andırıyordu.Ama bu düşler hayal değil!
Olacak ve olması gerekenin beynime yansımasıydı.
Bazen, en barbar gericiliğin, zülmun ve acının
Özgürlük türkülerini dindiremediği
Munzurun, Torosların doruklarındaydım.Ateşler yakılı, mavzerler çatılı
İçimdeki ateşle, doğanın o dondurucu soğuğu
Birbirine karşı savaşıyor.
Nöbetteki yoldaş da
İnceden inceye bir türkü tutturmuş:“De lori, lori, berxamın lori“
Bir iç geçiriyorum derinden,
Nedendir bilmem
302 Mercedesin artan hızına uyuyor düşlerim.
Bir baskındayım bazen,
Elimde dünya gericiliğine kan kusturan
Halkların silahı!
Kendimi yivle set arasında dönen,
Ve döne döne düşmanın ciğerlerini dağlayan
Kızıl kurşunlarda hissediyorum.Toroslardan geçiyoruz.
İnce Memedi düşünüyorum.
Kel Abdi’yi, Memedin gün batmadan
Anafartaları aşan kanatlı atını,
Hatçe’ye olan aşkını…Sonra,
Sonra, sen geliyorsun aklıma,
Seni düşünüyorum Gulasor!Al yanağını,
Bal dudağını
Zülüf saçını,
O minicik yüreğini düşünüyorum.
Bildiğin tek Kürtçe cümle geliyor aklıma:“Ez buka Kurmancanım“
İçin için gülüyorum…Uyumuşum, çok kısa bir süre,
Şimdi buradayım…
Anandan aldım haberi, yakalamışlar seni.
İçim buruk, yüreğim çok daha katı.
Üzülmedim diyemem, üzüldüm.
Ama, yanıp yıkılmadım…Bilmem, biliyor musun?
Düşman zindanda yenilmez diye düşünme hiç,
Hatırla İbrahim’i,
Mehmet Zeki’yi,
Orhan’ı!
Daha kurumadı Cihan’ımızın kanı
Haykır sancağımızdaki kızıl şiarı!
Açıktan olmasa bile,
İçten içe:
“Gerillalar Ölmez, Yaşasın Halk Savaşı!”Sana diyeceğim şu ki:
Sen olmasan da, olur.
Ama,
Olmanı istiyorum Gulasor
- Nedir Partizan Partizan
Ne bir sır
Ne bir gizemdir
Bir bilseniz kardeşler
Ölesiye güzeldir.
Bir sevdadır O
Kalbimizin derinliklerinde
Hemi de
Öyle bir sevda ki
Yedi başlı devlerin
Beylerin bankerlerin
İğrenç işkencecilerin
Kalbimizin derinliklerinden sökemediği
Bir kara sevda
Umuttur O
Yarınımızı süsleyen
Güçlü ve eğilmez
Kaya gibi dimdik
Kan
Barut
Ve ateş ortasında açan bir çiçek
Yediveren bir güldür O
Dağların doruklarında yanan
Tek bir ateştir.
Güneştir O
Bizi ısıtan
Zalimi yakıp kavuran
Silahtır
Düşmanı canevinden vuran
Işıktır yolumuzu aydınlatan
Partizan
Bedrettin’in düşüncesi
Köroğlu’nun savaşçılığı
Pir Sultan’ın kararlılığı
Kawa’nın sabrıdır
Ferhat’ın aşkıdır
Dağları delen
Ahmet’imin kurşunu
Zeki’min ödüdür
Hem ölü
Hem diridir O
Bedeninde kızıl güller taşıyan
Ölürken bile yaşayan
Kıvılcımdır
Bozkırı tutuşturan
Bakmayın şimdi
Boynunun büküklüğüne Onun
Ne bir Eylül fırtınası
Ne bir karakış
Ne de bir bahar dolusu
Solduramaz onu
Çünkü
Habire sulanıyor O
Şahdamarlarımızdan akan
Şarıl şarıl kanlarla
Onu görmek mi istiyorsunuz?
Göğe bakın
Çakan şimşektir
Sayamayacağımız yıldızdır O
Suya bakın
Yüzen balıktır
Bil cümle hayattır O
Göremediniz mi?
Kendinize bakın
Sizsiniz
Halktır O- 1982’de yazdığı bir şiir.
- Umut 30 Yaşında Parti ve Devrim Şehitleri Albümü Partizan arka kapağı