Türk, Kürt Uluslarından ve Çeşitli Milliyetlerden Halkımız
“Tek Çare Demokratik Halk Devrimi” şiarıyla sisteme yönelmek, devrim bilincini güçlendirmek ve faşizmin halkı çaresiz bırakmasına karşı tam kurtuluşu bir süreç boyunca haykırma görevimizi ve seçimlerin çare olmayacağına dair politik hazırlıklarımızı tamamlarken, Maraş depremleriyle halkımız büyük bir felaketin altında ezildi. Bu büyük felaketin, yıkılan binalar, binalardaki insan sayısı vs. düşünüldüğünde yaklaşık 200 bin insanın toplu kıyımına yol açacağı görülmektedir. Maraş, Hatay, Adıyaman gibi kentler adeta yerle yeksan olmuş, Antep, Urfa, Osmaniye, Kilis, Malatya, Amed, Adana gibi illerde ağır tahribat yaşanmıştır. Yüzbinlerce insanımız yaralanmış, milyonlarca insan barınma sorunu ile yüz yüze kalmıştır. Çok ağır bir yıkım, çok kapsamlı bir sosyal çöküntü, uzun yılları kapsayacak bir tahribat söz konusudur. Kuşkusuz deprem için alınmayan tedbirler, hazırlıksız olma hali, izlenen rant politikası, emperyalist sisteme göbekten bağlı ve zayıf ekonomik sistem bu felaketin nedenidir. Deprem için alınacak her tedbir ve hazırlık kapsamlı bir maliyet anlamına gelmektedir. Devlet bu sorumluluğu yerine getirmek yerine aşırı kar hırsı ile karınları doymayan komprador patron-ağaların ve emperyalist tekellerin çıkarlarına uygun bir yaklaşım içinde olmuştur. Kuşkusuz bu durum faşizmin halk düşmanı karakterinden kaynaklanmaktadır.
Büyük yıkım ve felaket sistemin ekonomik ve siyasi krizini, egemen faşist klikler arasındaki çatışmaları daha fazla derinleştirecektir. Var olan krizin altında büyük bir yokluk ve yoksulluk yaşayan halkımıza depremin ağır ekonomik faturası faşist diktatörlük tarafından kesilmeye çalışılacaktır. Yıkımla, ölümle perişan olan, öfke ve kinle dolan halkımız, daha fazla derinleşecek olan çelişkileriyle sisteme yönelen kanallar arayacaktır.
Halkımızın bu öfkesi ve tepkisi devletin tüm ideolojik araçlarıyla manipüle edilecek ve sistem dışına çıkmaması, kendi kurtuluşu için seferber olmaması, yaşadığı sorunların kaynağına yönelecek bir program etrafında birleşmemesi üzerine çalışılacaktır. Bunun yanında baskı ve sindirme yönelimi de daha fazla devrede olacaktır.
Halkımız, Yoldaşlar
Faşizm depreme karşı almadığı tedbiri, depremin yıkıntıları arasında halkı zapturapt altına almak için OHAL ilan ederek almıştır. Depremin yaralarını daha hızlı sarma, doğal afete daha etkili müdahale etme yalanı ile OHAL ilan edilmiştir. Oysa gelişmeler göstermiştir ki devlet düştüğü acziyeti, zayıflığı, güvenilmezliği OHAL ile tesis etmek istemektedir. Olası halkın tepkisini, öfkesini “milli güvenlik sorununa”, devletin dışında gelişen her dayanışma ve yardımı provokasyon kapsamına sokma telaşı içindedir. Öyle ki hızla “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “halkı yanıltıcı bilgi yayma”, “yağma ve gasp” vs. gerekçesiyle soruşturmalar, gözaltılar ve sokak ortasında halka işkenceler hayata geçmiştir. Devlet, halk enkaz altındayken, can çekişirken “devletin itibarını” koruma adı altında OHAL yasalarıyla saldırıya geçmekte gecikmemiştir. Enkaz altında yaşayanları kurtarmak, halka yardım etmek, dayanışma göstermek, ihtiyaçlarına yetişmek eğer devleti acz içinde, otoritesiz ve zayıf gösteriyorsa saldırıya uğramak, hedef haline gelmek için yeterli olmaktadır. Faşist diktatörlük halkın zayıf, çaresiz, örgütsüz kalması ile güçlü olabileceğini, yenilmez görüneceğini bilmektedir. Devletin hakimiyeti yoksa halk enkaz altında ölüme terk edilmeli, aç ve susuz kalmalı, soğukta donmalı ve ihtiyaçlardan mahrum kalmalıdır.
Yoldaşlar
Deprem sonrası gördük ki halkımız çaresiz, örgütsüz ve dağınık tüm yapısına rağmen yüksek bir duyarlılık ve seferber olma haliyle görülecek en üst düzeyde bir dayanışma ruhunu kuşanmıştır. Dağınık, örgütsüz şekilde de olsa deprem bölgesine her türlü desteği sunmuş, “nerde bu devlet” söylemlerini daha güçlü dile getirirken adeta “halk burada” diye haykırmıştır. Halkın bu yaratıcı, fedakâr, çözüm üreten, olanak yaratan, seferber olan tutumu bizim açımızdan halkın güç ve olanaklarını anlamamız, kavramamız için bir vesiledir. Halkın gücü ve olanakları, enerjisi ve harekete geçme kabiliyeti yüksektir. Asıl mesele bunun farkında olmak, onun gerçekleştirdiği dayanışma bilincini daha ileriye taşıyacak bir konumlanışı almak, halkımızın duyarlılığını ve seferber olma kabiliyetini örgütlülüğe, esas hedefe yöneltecek siyasal konumlanışı almak, bunun bilinciyle hareket etmektir. Yani “TEK ÇARE DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ” şiarını en güçlü şekilde kavramak, halkın devrime olan ihtiyacını ruhumuzda, bilincimizde, örgütlü duruşumuzda, harekete geçme düzeyimizde, kendimizi yetkinleştirme çabasıyla hissetmek ve gerçekleştirmektir. Tüm durgunluğa, durağanlığa, sıradanlığa, alışılagelene, geri yapımıza, örgüt bilincimizdeki yetersizliğe bu şekilde somut müdahaleler yapmalı ve yön vermeliyiz.
Yoldaşlar
Depremin ilk anında tepki ve harekete geçmeyi yetersizliklere rağmen sağlayabildik. Bir yoğunlaşma ve çaba içinde olduk. Ancak bu tepkimize rağmen ortaya çıkan tablomuz bizim ne düzeyde eksik, yetmez, örgütlü düzeyimizin zayıf, kitlelerle bağımızın gevşek, onlara ulaşmada tutuk olduğumuzu da açığa çıkardı. Yardım ve dayanışma kampanyasına hızla start verdik. Ancak örgütlülüklerimizin yetersizliği, organize olmadaki zaafları tüm gerçekliğiyle yüzümüze çarptı. Bunun yanında halkımızın büyüyen öfkesini ve tepkisini sadece dayanışma düzeyinde tutan, bu anlamda normal ve rutin olan devrimci sorumlulukla sınırlayan bir yaklaşımı kabul etmemeliyiz. Bu durum halkımızın zaten başarmakta olduğu, başardığı ve bildiği şeye cılız ve zayıf gücümüzle ortak olmak anlamına gelecektir. Yardım kuruluşu gibi çalışırken aynı zamanda onu aşan, halkımıza kurtuluş yolunu işaret eden, onların biriken öfke ve tepkisini, mücadele etmeye dair eğilimini doğru bir siyasi yaklaşımla karşılayan, güçlü, etkin ve seferber olmuş bir yaklaşım içinde olmalı, ona göre konumlanmalıyız. Hayati olan, devrimci olan iktidar perspektifiyle halkın yaşadığı çileden kurtulacağına dair bilinci kuşanmak olacaktır.
Yoldaşlar
“TEK ÇARE DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ” şiarımız halkımızın yaşadığı felaketle güçlü şekilde birleştirilmelidir. Bu şiar tam da halkımızı doğru temelde bilinçlendirecek, sisteme olan öfkesini en ileri düzeyde gerçekleşmesini sağlayacak niteliktedir. Halkımızın tam kurtuluşa ihtiyacı olduğunu en kararlı şekilde anlatmamız gerekmektedir. Bunun için seferber olması, savaşması, örgütlenmesi, devletin işlediği suçların hesabının sorulması bilinci ile harekete geçmesi görevi önümüzde durmaktadır. Daha azıyla yetinmeyen bir tutum içinde olmalıyız, daha aza ve kırıntılara halkımızı mahkûm etmemeliyiz.
Halkımız, Yoldaşlar
Devletin yıkım karşısında acizleştikçe pervasızlaştığı, zayıf düştükçe saldırganlaştığı, otoritesini kaybettikçe her kesimi düşmanlaştırdığı, çürüdükçe gerici argümanlarla çürütmeye çalıştığı, yönetemez hale geldikçe saldırganlaştığı, kontrolü kaybettikçe her yere kayyum atadığı, yıkım karşısında sorumluluğu daha fazla belirginleştikçe günah keçileri bularak gerçeği karartmaya çalıştığı görülmektedir. Halkın örgütsüzlüğü ise faşist diktatörlüğe bunları hayata geçirmek için uygun koşullar anlamına gelmektedir. Faşizmin hevesini kursağında bırakmak için mücadele araçlarımızı ve yöntemlerimizi, örgütlenme bilincimizi, örgütsel mekanizmalarımızı güçlendirelim.
Yoldaşlar, Dostlar
Halkımızın gündemi yıkım, felaket ve bunun sonucu olarak ezilmişliğinin, acılarının, çilesinin katlanmasıdır. Faşist klikler halkın acıları üzerinde tepinmekte, bir yandan da halkın acılarının, çilesinin devam edeceğini vaaz eden çözüm adına çözümsüzlükler sunmaktadır. Halkımız enkaz altındayken “halkı kimin ezeceğine” yönelik seçim yarışının ertelenip ertelenmeyeceği tartışması gündeme gelmiştir. Faşist AKP-MHP ittifakı işledikleri suçların kabarmasından dolayı içine düştüğü yönetme aczini, oluşan zayıflığı gidermek için zaman kazanmaya çalışmaktadır. Bu yüzden de seçimleri erteleme hesabına şimdiden düşmüştür. Ortaya çıkan zayıflığı nasıl ve ne biçimde gidereceğini bilemez halde, Millet ittifakının güçlenmesine yeni olanaklar sunmak istememektedir. Bu durum egemen sınıflar arasında zaten büyüyerek devam eden kapışmayı daha fazla büyütecektir. Millet ittifakı ise böylesi büyük bir kriz ortamında daha fazla güçlenerek bir an önce halkı daha fazla sömürme, ezme ve devletin dümenine geçerek egemenlik kurma telaşındadır. Hepsi devletin otoritesini sürdürme, halkın devletin etrafında kenetlenmesini sağlama, oluşan öfke ve tepkinin halkın kurtuluş mücadelesine akmamasını sağlamaya kilitlenmiş durumdadır. Halka sabır telkin etmekte, metanet dilemekte, her şeyin bu çürümüş sistem içinde değişeceğini öğütlemektedir. Halka zulüm vaat edilmektedir. Çileli yaşam önerilmektedir. Geleceksizliğin sürdürülmesi için rıza göstermesi istenmektedir. Seçimler ise tüm bunlar için büyük bir kandırmaca oyunu olarak kurgulanmaktadır. Deprem binaları yıktı, halkımızın ezilmişliğini katmerledi ama asıl olarak faşist diktatörlük molozların altında kaldı. Ne seçimler ne parlamento ne sistem içi herhangi bir çözüm halkın kurtuluşu olamaz. Çürümüş, halk düşmanı faşizmi halkın savaşıyla, örgütlü gücüyle yıkmaya seferber olalım. Halkın katili devletten hesap soralım. Halkın katili devleti yıkmak, Halk İktidarı kurmak için seferber olalım. Demokratik Halk Devrimi dışında bir çözüm, bir inşa ve bir çare yoktur.
-HALKIN DAYANIŞMA BİLİNCİNİ HESAP SORMA BİLİNCİNE DÖNÜŞTÜRELİM!
-ÖLEN BİZDİK HESABINI DA BİZ SORACAĞIZ!
-ENKAZIN ALTINDA YIKILAN FAŞİZM, İNŞA EDECEĞİMİZ DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ!
-HALKIN ACISI ÖFKEMİZ, BİLİNCİMİZ DEVRİM OLACAK!
-HALKIN EZİLMİŞLİĞİ DEPREMDEN DEĞİL FAŞİZMDEN, HALKIN KURTULUŞU DEMOKRATİK HALK DEVRİMİNDE!
-DOĞAL AFET KADER DEĞİLDİR! ÇÖZÜM DEMOKRATİK HALK İKTİDARINDADIR!
-PATRON AĞA DEVLETİNİ YIKACAĞIZ HALK İKTİDARINI KURACAĞIZ!
-YAŞASIN HALK SAVAŞI!
-YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!
-YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!
ŞUBAT 2023
TKP/ML MK-SB
Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist Merkez Komite-Siyasi Büro