Selam Olsun Dünya Emekçi Kadınlarının Birlik, Mücadele Ve Dayanışma Günü 8 MART’A!
Dünya emekçi kadınlarının “birlik, mücadele ve dayanışma günü” olan 8 Mart’ı, ezenler ve ezilenler arasındaki sınıf mücadelesinin en keskin yaşandığı günlerde karşılıyoruz. Emperyalistler, içine girdikleri krizden çıkabilmek için saldırılarını her geçen gün daha da artırırken kaybedecek bir şeyleri kalmayan dünya halkları ise ayağa kalkmaya, isyan etmeye, egemenlerin uykularını kaçırmaya devam ediyor. Meydanlar açlıkla, yoksullukla, savaşla, işgallerle yaşamları yok edilmek istenen halkın öfkesiyle yangın yerine dönüyor. Baskı ve katliamlarla her an patlamaya hazır bomba haline getirilen ezilenler, kendilerinin olanı almak için bir kıvılcımla meydanları dolduruyor.
Krizin, şiddetin, yoksulluğun, eşitsizliğin en çok vurduğu kadınlar ise bütün direniş mevzilerinde, bütün savaş alanlarında, kısaca yaşamın olduğu her yerde özgürlüğün mücadele etmekten geçtiğini göstererek, bedellerle kazanılan haklarını korumak için isyanın en önündeki yerlerini alıyor. Tıpkı bundan 163 yıl önce “eşit işe eşit ücret”, “ağır çalışma koşullarına son” ve “insanca yaşam” talepleriyle direnişe geçen 40 bin dokuma işçisi kadın gibi…
8 Mart 1857’de New York’ta gerçekleşen ve 129 kadının ölümsüzleştiği bu tarihi direniş, kadınların sınıf mücadelesinde örgütlü bir güç olarak yerlerini almalarında güçlü bir mevzi olmuş, onların izinden yürüyen dünya emekçi kadınlarının umudunu büyütmüştür. Kapitalist sömürüye karşı emekçi kadınların savaş ilanı olan 8 Mart, bugün de kazananların, her zaman mücadele edenler olacağını, yaşamın olduğu her yerde göstermeye, emekçi kadınlara mücadele çağrısı olmaya devam etmektedir.
Ezilenin de ezileni olan kadınlar, açlığın, yoksulluğun yok sayılmanın, şiddetin en ağırını yaşıyor. Her gün neredeyse üç kadın, sırf kadın olduğu için katlediliyor. Şiddet, taciz, tecavüz, çocuk istismarı, ensest saldırıları her geçen gün daha da artıyor. Katiller, tecavüzcüler bizzat devlet tarafından korunuyor. Devletin polisi, askeri, milletvekilleri, kurum ve kuruluşları tarafından yapılan saldırılar anında örtbas ediliyor. Üstelik de katiller, tecavüzcüler değil, hesap soranlar cezalandırılıyor. Kadınlar en ağır çalışma koşullarında ucuz işgücü olarak esnek, güvencesiz, kayıt dışı çalıştırılıyor. Kader diye dayatılan bütün bu saldırılara karşı sessiz kalmayan kadınlar ise en ağır saldırılara uğruyor.
8 Mart’ta yakılarak katledilen 129 kadın, şimdi sokaklarda, meydanlarda, hapishanelerde, dağların doruklarında direniş meşaleleri olarak Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya, Rojava’dan Filistin’e, Asya’dan Afrika’ya kadar her yerde emekçi kadınların mücadelelerinde yaşamaya devam etmektedir. Latin Amerika’da kuşatılan sokaklarda, Rojava ve Filistin’de kuşanılmış silahlarla mücadele yükseltilmektedir. Hindistan’da Halk Savaşını kuşanmış Maoist rehberle kadın özgürlük mücadelesi yükselmektedir.
Ülkemizde de bedeni, kimliği, emeği sömürülen, köleleştirilen, yaşamları karartılan kadınların savaşmak için herkesten çok gerekçesi vardır. Bu cüreti kuşanarak burjuva feodal sisteme ve ataerkiye olan birikmiş öfkelerini silahlarına mermi olarak süren kadın gerillalar, emekçi kadınlara umut, düşmana ise korku salmıştır. Bir tek gerilla için yüzlerce askeri sürmeleri, onca teknik ve sayı üstünlüklerine rağmen sağ ya da ölü ele geçirdikleri kadın gerillaların bedenleri üzerinden sahte “zafer” naraları atmaları bundandır.
Onlar Kadının Mücadele Tarihinin En Onurlu Cümlelerini Yazdılar
Başta kadınlar olmak üzere emekçi halka yönelik saldırılara karşı duracak tek güç, Komünist Partisi önderliğindeki halkın örgütlü gücüdür. Bugüne kadar hiçbir hak, mücadele edilmeden, savaşmadan kazanılmamıştır. Halkların mücadele tarihi ve dünya devrim deneyimleri kadınların sayısız direnişlerine, kahramanlıklarına tanıklık etmiştir. Proletaryanın ilk iktidar deneyimi olan Paris Komünü’nde kadınlar, erkek yoldaşlarıyla birlikte en önde çarpışmış, özgürlükleri uğruna kendilerini barikat yapmıştır. Kadın Komünarlardan Louise Michel, Komün’ün yenilgisinin ardından çıkarıldığı karşı-devrim mahkemesinde erkek yoldaşlarıyla eşit biçimde ölmeyi talep ederek mahkeme heyetine şöyle haykırmıştır: “Madem ki özgürlük için çarpan her yüreğe bir parça kurşun nasip oluyor, ben de hakkımı isterim! Eğer yaşamama izin verirseniz intikam diye haykırmaktan usanmayacağım!” Yine 8 Mart 1917’de Petrogratlı kadın işçilerin grevi, Ekim Devrimi’nin ilk kıvılcımlarından olmuştur. Dünyanın dört bir yanında yaşanan sosyal ve ulusal kurtuluş mücadelelerinde kadınlar, mücadele tarihinin en onurlu cümlelerini kanlarıyla yazmıştır.
Ülkemiz topraklarında da komünizmin ilk kadın şehitleri olan Maria Suphi ve Meral Yakar’la başlayan tarihin durdurulamaz yürüyüşü, bu uğurda ölümsüzleşen nice komünist ve devrimci kadınlarla bugünlere taşınmıştır. “Yaşamın olduğu yerde savaşmak istiyorum” diyen Clara Zetkin’in sözünü kadın özgürlük mücadelesinin şiarı haline getiren proleter kadınlar, omuzladıkları devrim bayrağını, tarihin en güzel yerinde son sözlerini direnişleriyle söyleyerek kendilerinden sonrakilere devretmişlerdir. Meral Yakar’dan Hasret ve Gül’e bayrağı devrederek ölümsüzleşen Partizan kadınlar, yaşamlarıyla olduğu gibi ölümleriyle de emekçi kadınlara savaşı büyütme çağrısı olmuştur.
Bu savaşa ülkemiz topraklarında öncülük eden Partimiz TKP/ML, gerçekleştirdiği 1. Kongresi’nde kadınların özgürlüğünün savaşmaktan, mücadele etmekten geçtiğini bir kez daha söyleyerek ezilen emekçi kadınları partimiz önderliğinde yürütülen gerilla savaşına katılmaya, kadının özgürlük mücadelesini büyütmeye çağırmıştır. Unutmayalım; Yeni Demokratik Devrim yürüyüşümüz, kadın kitlelerin katılımıyla zafere ulaşacak, kadınlar devrimle özgürlüğün yolunu açacaktır.
Bu bilinçle; baskının, sömürünün olduğu her yerde seslerini yükselten, sokakları, meydanları özgürlük çığlıklarıyla dolduran, yaşamın olduğu her yerde mücadele eden, fabrikalarda, tarlalarda, sokaklarda, zindanlarda, dağların doruklarında ezilen bütün kadınların sesini yükselten tüm emekçi kadınların “birlik, mücadele ve dayanışma günü” olan 8 Mart’ını selamlıyoruz. 8 Mart’ın yaratıcı ve yaşatıcısı olan öncü kadınların bizlere bıraktığı mirasa sahip çıkacağımızı bir kez daha ilan ediyor, tüm emekçi kadınları bu bilinci ve cüreti kuşanmaya, partimiz önderliğinde savaşa katılmaya çağırıyoruz.
Proletaryanın büyük ustası Lenin’in proleter emekçi kadınlara vasiyetini bir kez daha tekrarlayalım: Kadınlar, uyanın, harekete geçin, savaşın! Bugünkü büyük tarihi durum, sizleri cesaretsiz bulmasın. Dünün bilinmeyen milyonlarca köle kadınları, bugünün savaşçıları, meydana çıkın ve ileriye yürüyün! Zafere doğru koşun, utkan olun!
ŞAN OLSUN 8 MART’I YARATAN VE YAŞATANLARA!
SINIFSAL, CİNSEL, ULUSAL SÖMÜRÜYE SON!
YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!
TKP/ML MK-SB
MART 2020