Türkiye Proletaryasının komünist önderi, TKP/ML nin kurucusu İbrahim Kaypakkaya Diyarbakır zindanlarında işkencede katledilişinin 45. yılında, 26 Mayıs 2018 tarhinde Avrupa’da anıldı. Anma gecelerine yollanan TKP/ML MK açıklaması aşağıdadır:
Gece Tertip Komitesine;
Dostlar, yoldaşlar;
Ülkemiz devrim mücadelesinde karanlığı yırtan manifestonun yazıldığı aydır Mayıs. 18 Mayıs 1973’te Amed Zindanı’nda 90 gün süren direnişle Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın yazdığı direniş, umut, direngenlik ve başeğmezliğin manifestodur bu…
Her ulu çınarın bir devrilişi vardır, ama anısı dillerde yeşerir.
Gökte şavkıyan her yıldızın bir kayışı vardır, ama çizgisi belleklere kazılır.
Her sınıf kavgasının sayısız ‘ölen’i vardır, ama herbirinin adını milyonlar alır.
Ve tabi ki her devrimin bir bedeli vardır; harcı kandan ve candan, tuğlası beden beden örülmüş milyonlarca yaşamdan meydana gelen nadide bir tarih yapıtı olarak abideleşir.
Her 18 Mayıs’ı bir yanımız hüzün, bir yanımız umutla karşıladık. Her Mayıs’ı onun bıraktığı mirası büyütmenin kararlılığı ile karşıladık. Her Mayıs’ı bundan 46 yıl önce kurduğu Partimiz TKP/ML’nin saflarında, onun ihtilalci çizgisinde ölümsüzleşenlerimizle karşıladık. 2018 yılı 18 Mayıs’ını Aliboğazında teslimiyeti değil direnişi büyüten Gül Kaya ve Hasret Tanrıverdi yoldaşların dillerindeki sloganlarla daha güçlü karşılıyoruz…
Yoldaşlar;
Sınıf mücadelesinin içinden geçtiğimiz çetin ve zorlu koşullarında Önder yoldaşı anıyoruz. O; ülkemizin tahlili, devletin niteliği ve devrimin yolunu belirlerken bu mücadelenin sanıldığı kadar kolay olmadığını da anlattı. Erken hayallere kapılmanın değil, meşakatli yolun sabırla yürünmesi gerektiğini söyledi. Yolumuza çıkacak büküntülere karşı amansız bir mücadeleyi 50 yıllık suskunluğu parçalayan cesareti ve cüretiyle öğretti. Devrimci ve komünist çizgiye yönelen revizyonist, reformist ve oportünist çizgiye karşı tavizsiz mücadele yürüttü. Onun bıraktığı bu miras, 46 yıllık parti tarihimizde onun ihtilalci çizgisine yönelen bu ideolojilere karşı dirayetli mücadelemizin de rehberi oldu.
Bir de; zorlu dönemlerde kendini sistemin çizgileriyle var eden, reformizme kapıları ardına kadar açan, yenilenme ve “dogmatizm” tartışmalarıyla küçük burjuva dünyalarını komünist maskeyle yaşamaya çalışan İbrahim Kaypakkaya’cılar var. Onun temel tezlerini aşma iddiasıyla yola çıkanların, yürüdükleri yol ve vardıkları durak ya sınıf mücadelesinin dışına atılmak olmuştur ya da reformizmin batağına çekilmiştir.
Bu özgülde bilinmesi gereken şudur ki; partimiz, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın belirlediği çizgiye tüm bu saldırı ve akıntılara karşı dirayetli durarak sahip çıkmış ve bugüne kadar da lekesiz devrettiği bayrağı taşımıştır.
Bu gerçek, yapamadıklarımızı ve görevlerimizin farkında olmadığımızı kimseye düşündürtmemelidir. Devrimci sürecin ihtiyaçlarına yeterince yanıt olamadığımız, O’nun temellerini attığı tezlerini sınıf mücadelesinin pratiğinde geliştirmede eksik kaldığımızın bilincindeyiz. Ancak bu yetmezlikler bizi ne karamsarlığa ne O’nun bıraktığı çizgiyi sorgulatmaya ne de başarısızlıklarımızı kendi dışımızda aramaya itmeyecektir, itmemiştir. Böyle düşünüldüğü için O’nun mirası onurla taşınmış ve o değerli mirasın büyütülmesinin mücadelesine amansız girilmiştir. Bizi başarıya götürecek olan da bu düşünce ve iddiamızdır.
Dostlar, yoldaşlar;
Faşizmin siyasal krizden ekonomik krize, sisteminin devamını sağlama krizine sürüklendiği dönemde gündeme getirdiği seçimlerle nefes almaya ve bu krizini aşmaya çalışmaktadır. Bu tarihsel dönemler ve dönemeçler devrim mücadelesinde kararlılığın, sebatın sınandığı birer turnusol kağıdı işlevi görür. Reformizm ve tasfiyeciliğin bu dönemlerde daha fazla boy vermesi bir tesadüfler zinciri değil sınıf mücadelesinin bir yasası olarak gelişir. Devrim ve karşı devrim arasındaki savaşın rengi sertleştikçe çareyi “ara yollara” sapmakta bulanlar ne bugüne hükmedebilir ne de yarını kazanma cüretini kuşanabilir. İddia sahibi olmayı yapabilecekler ölçeğinde gören ve sınayanlar, özünde yapılacaklara dair bir iddiasızlıkla yol yürümektedirler. Bu nedenledir ki partimizin sınıf mücadelesinin bu seyrinde belirlediği seçim tavrı, bugünleri değil aynı zamanda yarınlara dair iddiayı da barındırmaktadır.
Devletin giriştiği topyekün saldırı ancak ona karşı her alanda birleşik, kitlesel ve militan bir mücadeleyle geri püskürtülebilir. Bu nedenledir ki reformizmin çekmeye çalıştığı bataklığa karşı güçlü duracak, İbrahim Kaypakkaya yoldaşın öğretisi mücadelenin her anında somut durumla buluşturularak geliştirilecek. Devletin, başta gerilla olmak üzere tüm direniş odaklarını imha ve tasfiye saldırılarına karşı dirençle, kararlılıkla, cesur ve militan bir duruşla yöneleceğiz. İbrahim Kaypakkaya yoldaş düşmanına karşı böyle savaştı, böyle çarpıştı, böyle direndi ve böyle kazandı. Onun ardılları olan Çiğdem ve Nergis yoldaşlar bu çizginin son ölümsüzleşenleri oldu. Onlar savaş alanında korkakça savaş naraları atanları değil, partimizin önderliğinde savaşmayı tercih ettiler, Onlar; nefessiz ve yorgun kalmış sağ tasfiyeci çizgiyi değil, partimizin komünist çizgisinde mücadeleyi büyütmeyi tercih ettiler. Onlar sahte Kaypakkaya savunucularını değil, 46 yıldır O’nun çizgisini koruyan partimizi tercih ettiler. Onlar savaş sloganlarını savaş alanını terk eden “geçici” korkaklarla değil, can bedeli büyüten yoldaşlarıyla haykırdılar. Onlar silahlarını toprağa gömüp, devrim iddialarını mülteci kampanyalarında değil, son mermilerine kadar savaşarak silahın namlusunu kızıllaştırmayı tercih ettiler. Onlar partimizi bölmeye, tasfiyeye yönelen bunu her türden sol ancak özünde sağ çizgiye karşı komünist çizgide sebatla durarak set oldular. Onların devrim mücadelesindeki öyküleri sade ve kararlı, kısa ama net, yaşamları ve düşman karşısındaki hiç tereddütsüz ölümleridir ezilen halka miras kalan… Devrim mücadelemiz soluksuz sürecek, yoldaşlarımız devrimin sönmeyen yıldızları olarak yaşayacak…
Katledilişinin 45. yılında Önder İbrahim Kaypakkaya’nın ihtilalci çizgisini koruyacağımıza, yoksulların elinde kurtuluş meşalesine dönüştüreceğimize and olsun!
46 yıl önce kurduğu ve emanet ettiği Partimizi her türden sapmaya karşı koruyacak, önder yoldaşın herkesin gözü önünde göndere çektiği bu bayrağa leke sürdürmeden taşıyacağımıza and olsun!
Ülkemizdeki ezilen, sömürülen, inkar ve yok sayılan, ötekileştirilenlerin elindeki kurtuluş meşalesi hiç sönmeyecek.
Katledilişinin 45. yılında İbrahim Kaypakkaya Yaşıyor, Yaşayacak!
TKP/ML-MK
Mayıs 2018