ÖNDER YOLDAŞIN BAYRAĞI GENÇLERİN KURTULUŞ BAYRAĞIDIR! BAYRAĞI YÜKSELTECEK, GELECEĞİ KAZANACAĞIZ!
Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın katledilişinin 48. yılındayız. Devrimimizin rotasını büyük bir açıklıkla ortaya koyan önder yoldaşı ölümünün 48. yılında bulunduğumuz her yerde anmak parti çalışmalarımızın en önemli parçalarından biri olagelmiştir. Çünkü onu anmak devrimi kavramak ile aynı şeydir; İbrahim Kaypakkaya’yı anmak esas olarak onun komünist düşüncelerini anlamak ve kavramaktan geçiyor. Onu kavramak bugünkü koşullarda kurtuluş bayrağını daha yükseklere çekmeyi gerektiriyor. Faşist diktatörlüğün çok yönlü krizinin halk kitlelerine saldırı, sömürü ve geleceksizlik olarak yansımasını bulduğu koşullarda, İbrahim Kaypakkaya’nın komünist çizgisi; Türk-Kürt çeşitli milliyetlerden emekçi halka ve gençliğe kurtuluşu getirecek, köhne düzenin yıkıp Demokratik Halk İktidarı’nı kuracak biricik çizgidir.
İbrahim yoldaş, işkencede ser verip sır vermemenin çok daha ötesinde berrak, devrimci komünist bir bilinçtir. Proletaryanın nihai kurtuluşunu sağlayacak devrimci teorinin kavranması ve bunun gerçekliğe dönüştürülmesi olarak ülkemiz şartlarında geliştirilmesidir; Bu bilincin aynasında şekillendirilen bir devrim programı ve devrimin öncü unsuru olan KP’nin inşasıdır. Bu bağlamda İbrahim yoldaşı anlamak için ilk olarak düşünce ve yönteminin şekillendiği dönemi incelemek gerekir. Çünkü İbrahim’in düşüncelerini ve bakış açısını, yöntemini etkileyen içerisinde bulunduğu dönemin koşullarıdır.
1960’ların ortalarında başlayan ve ‘70’li yılların başına uzanan süreç, dünyada ve özelde Türkiye’de büyük toplumsal gelişmelerin yaşandığı, ulusal-sosyal kurtuluş mücadelelerinin gelişme gösterdiği ve sınıf mücadelesinin ivmeli büyüdüğü bir döneme tekabül eder. Bu dönemde işçi sınıfının, emekçilerin, köylülerin ve özelde de üniversiteli öğrenci gençliğin mücadelesinde büyük bir mesafe kat edilmiş, mücadele tüm alanlara genişleyerek keskinleşmişti.
Bu dönemin gençlik nezdinde bir diğer özgün yanı ise Avrupa’daki ’68 Hareketi’nin belli etkisiyle beraber bilhassa ‘66 yılında sosyalizmde sınıf mücadelesinin kristalize olduğu Büyük Proleter Kültür Devrimi’nden, özellikle Vietnam’da halkın şaheseri çamura saplanan emperyalist saldırıya karşı sergilenen ve zafere ulaşan ulusal kurtuluş mücadelelerinden ve tüm dünyayı saran büyük devrimci dalgadan fışkıran devrimci fikirlerin gençlik içerisinde boy verip yaygınlaşmasıdır. Anti-faşist, anti-emperyalist, anti-feodal mücadelenin gelişmesi özellikle gençlerde büyük devrimci dönüşümleri, dolayısıyla devrimci halk hareketlerine inancı geliştirmiştir. Öyle ki bu mücadelenin bağrında devrimci ve komünist önderler yetişmiştir.
Militan kitlesel yükselişe paralel olarak uluslararası komünist hareket içindeki tartışmalar da modern revizyonist etkileri kırıyor, ideolojik-politik temeldeki saflaşmaları belirginleştiriyordu. Yaşanan kırılma ve saflaşma on yılın sonuna doğru daha da ivmelenmiş, bir dizi yeni tartışmayla beraber daha güçlü yaşanmaya başlanmıştı. Verili objektif koşullar Türkiye’deki devrimci ve komünist hareketi (THKO, THKP-C, TKP/ML) mayalarken TİP (Türkiye İşçi Partisi) içerisinde kümelenen reformist-revizyonist çizgiyi berrak bir biçimde bunlardan ayrışmıştır.
Dünyada gelişme gösteren devrimci mücadelelerin ve ulusal kurtuluş hareketlerinin ülkemizdeki etkileri büyük olmuştur. Reformist ve revizyonist kesimlerce öne çıkarılan ‘68 gençlik hareketinden daha çok devrimci ulusal kurtuluş mücadelelerinin, Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin, emperyalizmi ve feodalizmi art arda darbeleyen demokratik halk devrimlerinin yarattığı etki devrim mücadelesinin temel fikirlerinin ve hareketinin doğuşuna önemli bir katkı sunmuştur. THKP-C, THKO’nun doğuşu bu sürecin içinde gerçekleşmiştir.
Gençlik hareketi, işçi sınıfının mücadelesi, köylülerin toprak işgali ile yükselen mücadelesinde kitleler henüz komünist öncüsünü ve önderini bulmuş değildir. Bu dönemde anti-emperyalist ve anti-feodal mücadelenin gelişmesine ve genişçe bir kitleyi etkisi altında almasına karşın sınıf bilinçli bir proleter hareketten yoksun süren bir mücadele söz konusudur. Bu toplumsal kalkışmaların incelenmesi, doğru sonuçların çıkarılması ve tüm bunların toplamında ülke devriminin yolunun tayin edilmesi ancak MLM biliminin ışığında şekillenen devrimci bir teoriyle mümkün olacaktı. İşte dünyada sınıf mücadelesinin devrimci temelde ve silahlara dayanan hareketinden boy veren 71 çıkışından farklı olarak TKP/ML komünist-devrimci bir çizgiyle bir başka kopuş sağlayarak ortaya çıkmıştır. İbrahim’i diğer önder ve anlayışlardan ayrıştıran yöntemi ve bu dönemi sınıfsal temelde değerlendirmesidir. İbrahim’in bu yöntemi yaşamının her alanında görmek mümkündür. Onunla aynı okulda olan bir arkadaşının şu sözleri ondaki sınıfsal analiz yöntemine ve devrimci teorinin uygulamaya konulmasındaki cüretine ve öğreten kişiliğine örnek olması bakımından önemlidir.
“Çapa’lıların birkaçıyla arkadaş olabilmiştim. Onlardan biri de İbrahim’di. Bir gün kantinde otururken ‘bak’ demişti İbrahim. ‘biz öğretmen okullulara hayâl kurmak bile yasak. Buralara gelebilmek için birbirimizle yarıştırıldık. Yarışı kaybetme, tekrar köye dönme korkusuyla okuyoruz. Sen ise İstanbul’un göbeğinde hemen şu Beyazıt’ın aşağısındaki Kadırga’dan gelmesin. Siz şehirliler her koşulda var olmak için bir çözüm bulma pratiğine sahipsiniz. Biz ise patron-ağa düzeninin ayakta kalması için yetiştiriliyoruz. Her sabah, öğretmen olma ideali için uyandırılırız. En iyilerimizin günün birinde müfettiş olacağı söylenir. Ama ben, halka zulmeden bu çarkın parçası olmak istemiyorum. Bunun için geldiğim topraklara, dağlara döneceğim. İnan ancak oralarda özgürlük var bize. Bir ülkede ancak devrim kendi gerçekliği ile başlatılabilir. Bu ülkenin de devrim gerçeği kırlardır, dağlardır.’ Boyca benim gibi ufak tefek olan, düz saçlı, güneş yanığı tenli İbrahim’in sadece zekasına değil, onun sıradan sohbet esnasında bile hem öğretmek hem de öğrenmek isteyen bilge kişiliğine de hayrandım.”
İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci hali mücadelede sıradan bir militan, mücadelenin sade bir parçası olma haliyle sınırlı değildi. İbrahim yoldaş bu sıradan duruşun ötesinde bir ufka ve bakış açısına sahipti. O hareketin yasalarıyla ilgileniyor, inceliyor, devrimci teoriyi bu yasalar ve yöntemle şekillendiriyor, gelişmesinin nedenleri ve araçları üzerinde yoğunlaşıyordu. Onun araştırma-inceleme ve öğrenme sürecinin esasını diyalektik materyalist bakışı oluşturur.
İbrahim Kaypakkaya, döneminin diğer devrimci önderlerinden farklı olarak sistemin belirlediği sınırları, Kemalist ideolojinin yarattığı bulanıklıkların tümünü parçalamıştır. İbrahim Kaypakkaya “Türkiye’de Milli Mesele”, “Başkan Mao’nun Kızıl Siyasi İktidar Öğretisini Doğru Kavrayalım”, “TİİKP Program Taslağı Eleştirisi” ve “Şafak Revizyonizminin, Kemalist Hareket, Kemalist İktidar Dönemi, 2. Dünya Savaşı Yılları, Savaş Sonrası ve 27 Mayıs Hakkındaki Tezleri” başlıklı makalelerinde Halk Savaşı, Ulusal Sorun, Kemalizm, parti anlayışı, devrimin yolu gibi tüm temel konularda ve daha bir dizi sorunda da tezlerini ortaya koymuş, devrimci teoriyi bunlarla inşa etmiş ve kızıl bayrağı onu lekeleyenlerin elinden alıp komünist partisini, TKP/ML’yi kurmuştur.
İbrahim’in bilinci dönemin diğer anlayışlarından daha berraktır. Çünkü o, maddi sürecin bilincini, gerçeğin haklılığını, tarihsel meşruluğunu ve MLM bakış açısıyla uygunluğunu bilince çıkarmıştır. Bu diyalektik ve materyalist ilişki kavranırsa Komsomolcular olarak onu tam anlamıyla anlayabilir ve sınıf mücadelesinde etkili bir bilince dönüştürebiliriz. Kuşkusuz bu bilinci ve devrimci teoriyi Yeni Demokratik Devrim mücadelesi ile buluşturmak halk gençliğinin en ileri müfrezesinin, yani Komsomolun görevidir. Anti-faşist, anti-emperyalist, anti-feodal mücadele hattıyla Yeni Demokratik Devrim mücadelesinin içinde dinamik bir güç olan halk gençliği ancak bu bilinçle hareket ettiğinde köhnemiş sömürü düzenine karşı geleceği kazanabilir.
Gençliğin iktidar savaşındaki misyonu, İbrahim yoldaşın KP’nin varlığının ve önderliğinin zorunluluğunu kavramasındaki bilincini de barındırır. Reformizm, revizyonizm ve düzeniçilik rüzgarına karşı yürüyen önder yoldaş, maceracı küçük burjuva çizgiden kopuşunu da gerçekleştirmiştir. İbrahim yoldaş aynı zamanda o dönem içerisinde öğrenci gençlikte yaygın bir biçimde var olan yarı aydın sınıfsal karakterden sıyrılıp tam anlamıyla proleter bir kimliğe bürünmüştür. Bundandır ki onu 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nden köylülerin toprak işgallerine uzanan süreçlerde en önde ve sıklıkla görmek mümkündür. Önder yoldaş bu yönüyle de kendi pratiğinde gençliğin mücadelesi ile emekçi halkın mücadelesinin kopmaz bağlarla birbirine bağlı olduğunu göstermiştir.
Günümüzde özellikle küçük burjuva hareketlerin gençlik üzerindeki azımsanamayacak etkilerinden ötürü halk gençliğinin değişim isteyen, isyan eden, sınırlandırmaları kabul etmeyen tavrının düzeniçi hak taleplerine ve sistem içi arayışlara doğru meyletmesine karşı bir kez daha yönümüzü ve halk gençliğinin yönünü Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın çizgisine döndürmek, onu kavramak ve kavratmak esasımız olmalıdır.
Halk gençliğini kendi sorunları etrafında örgütlemenin, geleceğin kazanılması için savaştırmanın, bunun için ona sınıf bilincini kuşandırmanın biricik adresi, İbrahim yoldaşın bizlere miras bıraktığı teori ile şekillenen halk gençliğinin en ileri örgütlenmesi olan Komsomol saflarıdır. Safları sıklaştırmalı komünist önder İbrahim Kaypakkaya’yı, onun çizgisini kavrayarak yürümeliyiz. Biliyoruz ki bu çizgi proletaryaya kurtuluşu getirecek biricik çizgidir. Onun genç beyni ve mahir elleriyle temel görüşleri açıklanmış ihtilalci programımız partimizin 1. Kongresi ile şekillenmiştir ve kızıl bayrağımız devrimimizin programı iler daha da yükseklere çekilmiştir. Komsomolcular olarak bu bayrağı önder yoldaşı kavrayarak taşıyacak mücadeleye bu bilinçle atılacağız!
-Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya Ölümsüzdür!
-Savaş, Öğren, İlerle Gücümüz TMLGB!
-Yaşasın Halk Savaşı’nın Zaferi!
-Yaşasın Marksizm-Leninizm-Maoizm!
-Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğindeki TİKKO, TMLGB!
TKP/ML TMLGB-MK
MAYIS 2021