Partimizin İlkelerine Sarılıp Çelik Disiplinini Kavrayalım ve Hizbe Tavır Alalım!
Partimizin İlkelerine Sarılıp Çelik Disiplinini Kavrayalım. Sorunlarımızı Parti hukuk ve işleyişiyle Parti içi mekanizmalarda ele alalım. Hizbe ve hizip başlarına tavır alıp bunları da tarihimizdeki benzerlerinin yanına yollayalım!
Öncünün, sorunlarını masaya yatırıp çözecek süreçleri engellendi, aksadı. Dezavantajlı ve yeni ek sorunlarla girilen bu süreçteki yapılacak tek şeyi hukukun bu gibi durumlardaki yol ve yöntemlerine göre hareket etmek, sorumlulukla görevleri yerine getirerek hızlıca bu dönemi aşmaktır. Hukuk ve somut durum bize yedek üyelerin asilleştirilmesi ve güçlendirmeyle irade yitimi sorununun aşıldığı ve var olan önderlikle bu sürecin yönlendirilip sürdürüleceğini ve sonuçlandırılacağını göstermektedir. Yani herhangi bir irade yitimi, iradenin yokluğu diye bir durum olmadığı gibi bu tür iddia ve düşünceler de, bu tür durumlardaki belirleyici/tayin edici mekanizma olan “öncü çoğunluğu” tarafından da doğru bulunmamış, reddedilme var olan önderlikle sürecin aşılması yönünde net, kesin ve tartışılmaz bir sonuç ortaya çıkmıştır…
Düşman saldırılarıyla yaşanan yedek üyelerle güçlendirmelerle çözülmeyen, çözülemeyecek bir irade yitimi ya da darbe sonrası oluşan bölgesel dönem gibi bir durumun olmadığı, aksine hukuki-resmi bir önderliğin olduğu ve sürece bunun yön verdiği, vereceği açıktır. Güvensizlikler, yönetememe krizi; bunlar ve dahaları vardır; olabilir. Ama hiçbir neden bizim sorunlarımızı hukuk içinde, disiplinle, var olan önderlikle ele alıp sonuçlandırmamızı engelleyemez…
Olağanüstü Parti Konferansıyla (OPK) sona erdirilen süreçlerde; bu konferanslar öncesi süreçlere önderlik eden Konferans Örgütleme komitelerinin de (KÖK) kimlerle, nasıl birlikte yan yana olup, yürüyüp, konferanslara gittiğimiz ve bunlarla oralarda hesaplaşma deneyimlerimiz ortadayken; ve somut durumun hukuki olarak da bunlarla hiç benzerliği dahi yokken, bazılarının “var olan önderlikle sürecin yönetilemeyeceği ve sonuçlandırılamayacağı” iddia ve düşünceleri ciddiye alınmayacak niteliktedir ve öncü çoğunluğu tarafından da reddedilmiştir.
Yapılacak tek şey öncü çoğunluğunun ortaya koyduğu iradeye tabi olup, süreci bu şekilde ele alıp sonuçlandırmaktır.
Durum bu, yapılması gerekenler bunlarken, bir kısım yoldaşın çeşitli organ ve komite etiketleri altında yazıp-çizip, söyledikleri ve pratikleri gelinen aşamada artık farklı bir niteliğe dönüşmektedir-dönüşmüştür. Bu kesim baştan beri yorum-düşünce ve önerileriyle var olan krizi çözücü, ön açıcı değil, derinleştirici ve boyutlandırıcı bir rol oynamışlar, kendilerini öncü çoğunluğuna dayatmışlar, aksayan büyük oturumdaki demokratik hak ve olanaklar yerine, bunların aksadığı ve ertelendiği koşullarda, oluşturmayı hedefledikleri ortamdan yararlanarak, öncü dışı yol ve yöntemlerle öncüde etkin-hakim olma girişiminde bulunmaktadırlar.
Bu kesim öteden beri, oluşturdukları iç örgütlenme, hiyerarşi, birlikte hareket etme, örgütlenme girişimleriyle, gelinen aşamada politik farklılık ve pratikleriyle, açıkça parti disiplini dışında, bir hizip girişimi, hiziptir.
Örgüt içi sorun, birlik, hukuk gibi kavramlar bunlar nezdinde içi boş demagojilerdir artık.
Var olan Parti önderliği, gelişmeleri ve somut durumu değerlendirmeli, bunların adını koymalı, açıklamalı ve gereğini yapmalıdır. Öncü önderliği bütün alanlarda, öncesi süreçlerde bunların denetimine verilen, başta basın-yayın olanakları ve hukuk alanının bütün değerleri ve arşivleri olmak üzere; öncünün tüm değerlerini almak için gerekenleri yerine getirmelidir. Bu görevi gerçekleştirirken ilkesiz, dejenere, revizyonist anlayışlardan etkilenmemeli, 2. OPK’da ayağa dikilen fakat sonrası tasfiyeci önderliklerle iptal edilen öncü ilkeleri esas alınmalı, tavizsiz olunmalıdır.
Her türlü tasfiyeci koalisyonları tarafından yıllardır öncü içinden uzak tutulduğumuz için bunların öncü içi mekanizmalarda ve oturum öncesi tartışma sürecinde neler dediklerini bilmiyoruz. Bu nedenle bunların ideolojik-siyasi gerçekliği hakkında net-kesin değerlendirmeler yapamasak da; bütün bu pratiklerin sahibi olanların; öncünün ideolojik-siyasi çizgisiyle bir bağlantısının olmadığı-olamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Hizip girişiminin başını çekenler ve çevresindekilerin, bırakalım öncüye önderlik etmelerini, sıradan bir öncü komitesine önderlik edecek bir kapasiteleri yoktur, tartışmalıdır. Bunlar öncünün ideoloji ve çizgisini içselleştirememiş, kişiliğinde oturtamamış, kavrayışsız, öncü önderliklerinin yaşadığı tasfiyeci-kendiliğindenci süreçler, gelişmeleri çözümleyip, çizgiyi güncel gelişmelere uyarlayıp politika üretememesi nedeniyle öncünün değiştirici-dönüştürücü etkisinden de nasiplenememiş, gezegen ve coğrafyamızdaki gelişmeleri anlamaktan uzak; yer aldıkları legal demokratik alandaki koşulların, düzen içi her türlü sağcı-reformist, tasfiyeci politikaların bombardımanı altında kafaları karışık; var olan güçlere yedeklenip peşinden sürüklenen, her gördükleri yılana sarılan kişiliklerdir. Öncü adı, prestiji, otoritesi ve öncünün olanakları ile taş üstüne taş koymayarak gün doldurmaktalar. Bunlardan yoksun kaldıklarında sınıf mücadelesinin turnusolunda cürümlerini görecek, iyi niyetli bir kısmı öncüye dönecek, kalanlar legal partilere ve örgütlere dağılıp gideceklerdir. Yaşadığımız topraklar bereketlidir, her türlü ideoloji ve çizginin bir örgütü vardır. Yakamızdan düştüklerinde kendilerine uygun birini bulmaları zor olmayacaktır.
Öncü güçleri “kazanmak gerek” vb. düşünceleri iyi niyetlidir. Fakat sınıf mücadelesi gerçeği, yasaları, zorunluluk ve somutu bir arada ele aldığımızda safça yaklaşımlardır. Var olan durum ortadadır ve bunun sürdüğü her an telafisi zor sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Buna son verilmelidir.
Öncü önderliği gelinen aşamayı değerlendirip gereğini yerine getirmeli hizibe ve hiziple birlikte hareket eden öncü güçlerine son bir çağrı yaparak; öncüye, hukukuna, işleyişine, çoğunluk iradesine bağlı-tabi olduğunu söyleyen ve gereğini yerine getiren bütün yoldaşları örgütlemeli, oturum vb. süreçlere katarak eleştiri ve düşüncelerini ortaya koyma, hesap sorma ve hesap verme olanaklarını sorunsuz ve tartışmasız sağlamalı; diğerlerini de “kader”leriyle başbaşa bırakmalı; buraya takılmadan, oyalanmadan, hızlıca sorunları gündemleştirmeli, öncü içinden yeni takviyelerle ve örgütlenmelerle yönetme kapasitesini artırarak, aksayan oturum vb. süreçleri, tüm güçlerinin iradesini katacak, demokratik, güvenli bir şekilde gerçekleştirmek için gerekenleri yapmalıdır. Öncüye, öncü içine karşı sorumluluklarımız ve görevlerimizi yerine getirmemiz yıllardır süren tasfiyecilik ve onun önemli bileşeni olan, var olan önderlik tarafından çeşitli yollarla engellendi.
Bu konular ve öncünün durumunu, nedenleri, çözüm önerileri olarak aktaracaklarımızın, öncü içine, oturum ve öncü iradesine yansıması için gerekenler yapılmalıdır. Öncü içi sorunlar ve çözüm arayışları, öncesi gibi olması gereken yerlere, öncü içi mekanizmalara taşınmalı; olumsuz bu tablo ortadan kaldırılmalı, bu duruma son verilmelidir. Öncünün bütün güçleri bu konularda sorumlulukla hareket etmeli, aksini yapanlar önderlikçe değerlendirilip gereği yerine getirilmelidir.
Öncü ve öncüye bağlı sempatizan ve diğer örgütlenmelerdeki yoldaşlar gelinen aşamada artık tümüyle normal işleyişe dönmeli, süreç bu şekilde, normal seyrinde devam etmeli, sürdürülmelidir.
Öncüye gönül vermiş, kaderini onunla birleştirmiş, ülke içindeki ve sınır ötelerindeki tüm halkımız öncü önderliğinin kararlarını önemsemeli; onlara paralel hareket etmeli, hizibe tavır almalı, tüm ilişkilerini keserek desteğini çekmelidir. Kendi emeklerinin ürünü öncünün maddi değerlerinin hizbin elinden geri alınmasında gerektiğinde inisiyatif kullanıp gerekenleri yapmakta tereddüt etmemelidir.
Özellikle yurt dışında bütün yaşamları halka, öncüye, şehitlere karşı suçlarla dolu, bu halleriyle birer paşa olmalarına rağmen, yine öncünün el uzatıp insanlaştırmaya çalıştığı bazı kaşarlaşmış unsurlar ortamdan istifade etmek hedefiyle deliklerinden çıkıp boy göstermeye yeltenmektedirler. Yazdıkları, söyledikleri ve yaptıklarıyla ne oldukları, neye hizmet ettikleri soru işaretli bu tip unsurlara hadlerini bildiren yanıtlar kaygısızca verilmelidir.
Hizip en önemli, değerlerimizden PŞTA’lı ana-babalarımızı manipüle ederek bir araya getirmekte, fotoğraflayıp altına hiç de ifade edilmemiş anlatımları dizerek şehitlerimize, onların ana-babalarını kullanmaya, sömürmeye yeltenmekte, böylece gerçek yüzünü de açığa sermektedir.
PŞTA’larımız, ana-baba-kardeşlerimiz bizim en önem verdiğimiz değerlerimizin başında gelmektedir. Onlar kimin, kimlerin evlatları ve yakınlarının uğruna yaşamlarını tereddütsüzce verdikleri ideallerinin gerçekleşmesi için mücadele ettiğini, kimlerin bunları sömürdüğünü, kimin, kimlerin şehitlerimizin örgütlenmelerinden yıldızlaştıkları ana kadar onlarla yan yana, omuz omuza savaştıklarını ve bütün yaşamları 24 saatlerini onlara layık olmak, hesaplarını sormak, bıraktıkları bayrağı zirvelerde dalgalandırmak için can bedeli mücadele ettiğini, kimlerin silah tarakalarını, bomba seslerini ninni bellediği bu coğrafyada egzos patlamasıyla yüreğinin ağzına geldiğini iyi bilir, tanırlar.
PŞTA’larımız bu unsurların kendilerini manipüle etmeleri, kullanma ve sömürmeye yeltenmelerine tavır almalı, bu tür girişimlere hiçbir katkı vermemeli, teşhir etmeli, tanıyıp bildikleri yoldaşlarla ilişkilenip bu unsurlara karşı uyanık olmalıdırlar.
Son olarak internet ortamı ve sosyal paylaşım ağlarındaki tabloya da değinmek gerekiyor. Öncü tarihinde benzer bir süreç 94 darbesi sonrası yaşanmıştı. Bu defa basın-yayın alanında değil yeni ve farklı bir mecra, internet ortamında gerçekleşiyor. Buna neden olan bunu başlatan, derinleştiren hizip başları ve hiziptir. Ama onlara yanıt olma kaygısıyla hareket eden yoldaşlarımızın, bizim sağlarımızın katkısıyla bu tablo oluşmaktadır. Buralarda her şey yazılıp çizilmekte, sınırsız bir deşifrasyon, seviyesizlik de, seviyesizliğin dibinin de aşıldığı bir bayağılık sergilenmekte, insanlarımız dışımızdaki dostların sorularına yanıt vermekte zorlanmakta, utanç içinde ezilmektedir.
Nasıl ki yıllardır hep benzer sorunlarla uğraşmak zorunda bırakılmamış, sorunlarımızı tartışıp sonuçlar çıkarma ve yenilenip daha güçlü yürüyüşümüzün engellenmesinin, insan-önderlik unsurunun yetmezlikleri dışında da nedenleri varsa, internetteki bu tablo da kendiliğinden oluşmamaktadır. Öncü önderliği ve iradesi bütün bu durumları da gündemine alıp sonuçlar çıkaracaktır. Fakat internet ortamındaki bu tabloya ortak, kollektif bir iradeyle, kitledeki, yurt dışındaki neredeyse bütün olanaklar, kişiler, yerler düşmanın gözleri önüne serilmiş, saldırısına açık bir hale getirilmiş, sunulmuştur. Yurt dışından ülke içine telefonlar, mesajlarla insanlarımız açık hedef haline getirilmektedir. Tanımsız, vahim ötesi bir tablo söz konusudur. Öncünün, onun önderlik ettiği kitle örgütlerinin sorunlarını ele alıp tartıştığı mekanizmalar açıktır, bilinmektedir. İnternet ortamlarından hiçbiri bunlardan biri değildir. Dedikodu, gevezelik ortamları tümüyle düşmana aittir. Bizim bu zeminde hiçbir işimiz olmaz olmamalıdır.
O halde bu gidişatı hep birlikte kılıçla keser gibi kesip atalım ve son verelim.
Bütün yoldaşlar ve öncümüze bağlı taraftarlarımız bu satırları bir “çağrı”, ortak bir “ilan etme” olarak ele alıp okuduğumuz andan itibaren bu ortamlarda, öncü, onun örgütlenmeleri ve bunlarla ilgili tek bir “tık” dahi yapmamalıdırlar. O alanı bu konular özgülünde tümüyle terk edip asıl mekanizmalarımıza dönelim. Oraları hizbe ve ne idüğü belli-belirsizlere bırakalım.
Öncünün ve onun her türlü faaliyetine yönelik dün nasıl öncü önderliğinin ve onun görevlendirdiği yerlerin bir yanıtı-açıklaması oluyorduysa bundan sonra da bu görevleri, yine tümüyle o mekanizmalara bırakalım. Gerek ve ihtiyaç duyulduğunda öncü önderliğimiz açıklamayı yapar/yaptırır. Hiçbir yoldaşımız öncümüze yönelik yazılara, çizilere kendini onun ve yetkili organlarının yerine koyarak yanıt yetiştirmeye, açıklama yapmaya çalışmamalıdır.
Yaşananlar bizim “tarihsel şansızlığımız”dır. Ama yapabileceğimiz farklı bir şey de yok. Sorunlarımızı köklü, kalıcı çözümlere kavuşturup yürüyüşümüzü yine, yeniden daha güçlü sürdürebilmemiz için hep birlikte çelik disiplinimizi kuşanarak öncümüze, onun bütün ilke ve değerlerine sahip çıkalım, sarılalım.
Biz bunu her gerektiğinde yaptık. Yine yapacağız!
Yaşasın Partimiz TKP/ML, önderliğindeki TİKKO, TMLGB!
Yaşasın Halk Savaşı!
Ali Gülmez
TKP/ML Dava Tutsağı