Kuruluşumuzun 45. yılında; Marksist-Leninist-Maoist İdeolojinin Sarsılmaz Kalesine Şan Olsun!
Türk, Kürt ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız;
Tarihin son kırk beş yıllık diliminde, insanlığın sınıfsız topluma yürüyüş kolunun ülkemizdeki öncülüğünü, önderliğini ve rehberliğini üstlenme misyonuyla savaş yürüten partimiz; geleceğe umutla bakmak ve mücadeleyi büyük bir şevk ve inançla sürdürmek için, daha çok neden biriktirmenin haklı gururunu yaşamaktadır.
Önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya elinde kırma, bir grup yoldaşıyla çıkarken bu yola, yürüyüşün çetin ve bir o kadar da zorlu olduğunu biliyordu. O, döneminin diğer devrimci önderlerinden farklı olarak savaşın kısa ve zaferin sanıldığı gibi yakın ve kolay olmadığının farkındaydı. O gözbebeği gibi koruduğu partimizin 45 yıllık yürüyüşüne tanıklık edemedi. Ama biliyordu ki kanıyla suladığı tohum mutlaka filizlenecek, fidan olup serpilecek, ardıllarınca leke sürülmeden ileriye doğru yol alacaktı.
O Marksizmin evrensel yasalarını ülkemiz gerçekliğinde somutlayıp, hedefleri ve amaçları ortaya koyarken şunu biliyordu ki bu teorinin yaşam bulması, revizyonizmden, reformizmden ve Marksizm-Leninizm-Maoizm karşıtı tüm ideolojilerden arındırılmış bir KP’nin kuruluşu ve varlığı ile mümkün olacaktı. Devrimin programı ete kemiğe ancak komünist bir önderlikle bürünecekti. O TKP/ML’yi bu ruh ve inançla kurdu.
BPKD’nin dünya çapındaki kuşatıcı etkisi ülkemiz topraklarında Komünist öncünün doğumuna rehberlik etmiş, sosyal ve ulusal kurtuluş hareketlerini, gelişen anti-emperyalist mücadeleleri en üst noktalara kadar tırmandırmıştır. 50 yıllık suskunluğun aradan enternasyonal proletayanın Türkiye kolu olarak sınıf mücadelesindeki yerini yeniden almış, komünizm bayrağını dalgalandırmıştır.
Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş, Maoizm’in bilimsel ideolojik gıdasıyla beslenerek olağanüstü bir örgütleme yeteneği göstermiştir. Bir taraftan TİİKP revizyonizmine karşı kesintisiz bir ideolojik mücadele yürütürken, diğer taraftan da bu mücadelenin devamı niteliğinde proletaryanın alternatif örgütünü yaratmıştır. 24 Nisan 1972’de partimiz TKP/ML’nin kuruluşunu gerçekleştirerek Demokratik Halk Devrimi, sosyalizm ve komünizm bayrağını ülkemiz işçi ve emekçilerinin, köylülerin, ezilen ulus, cinsiyet ve inaçların eline tutuşturmuştur.
İbrahim yoldaş düşman saldırılarının en yoğunlaştığı 12 Mart cuntası koşullarında attığı tarihi adımlarla, proletarya adına kalıcı mevziler yaratmıştır. Türkiye devriminin yolunu programatik görüşleriyle aydınlatmış, TKP/ML’nin izleyeceği siyasi çizgiyi, savaş güzergahını belirlemiştir. Partimizin 45 yıldır süren bu tarihsel yürüyüşü atılan bu sağlam adımlarla bugün ulaşmıştır. Yine partimiz, bütün yenilgi, darbe ve büküntülere karşın devrim yolculuğunu sürdürüyorsa, bu ideolojik politik hattının pratikle kurduğu temas ve sınıf mücadelesine dokunuşları sayesinde olmuştur.
Partimize gönül vermiş taraftarlarımız, parti emektarlarımız;
Bir süredir kamuoyuna yansıyan, taraftar ve tabanımıza mal olan tartışma ve sorunların partimizin savaş ve mücadele tarihine yakışır bir olgunluktan uzak olduğunun bilincindeyiz. Uzun yıllardır partimize emek verenler yeniden bir saflaşmaya ve sınava tabi tutulmaya çalışılmaktadır. En başta şehitlerimiz olmak üzere, yüzlerce militanımızın, binlerce taraftarımızın emeğiyle yaratılan değerler bir kez daha dağıtılmak, parçalanmak, güçten düşürülmek istenmiştir. GYDK ile birlikte esasta güç ve temsil bulan sağ tasfiyeci hizip partimizin komünist çizgisi, irade ve eylem birliği karşısında konumlanmış, Merkez Komitesi yetkisiz ilan edilmiştir. 8. Konferansımızın partiyi yönetmek üzere yetkilendirdiği MK tarafından atanan komiteler ise sınırsız yetkilerle hareket etmeye başlamış, partimize yeni bir gömlek giydirme uğraşına girişmişlerdir. Partimiz önderliksizliğe mahkum edilmek istenmiş, dağınıklığa, keşmekeşliğe sürüklenmeye çalışılmış, partimizin bugünü ve geleceğini hesapsızca kendi hizip çıkarlarına odaklamışlardır. Ne dediği belirsiz, partiyle kavgası temelsiz, iddialarında tutarsız, ideolojik temelden yoksun, hedefsiz bir bayrak açma haliyle karşımıza çıkmışlardır. Bayrak açmanın temelleri sürekli değişime uğramış, kitlemizi ve tabanımızı ikna etmek için yalanlarla soslanan gerekçeler sosyal medyanın gücüyle servis edilmiştir.
Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın 45 yıl önce reformizme ve revizyonizme açtığı komünist bayrak partimiz içerisinden çıkan “yeni” temsilciler tarafından reformizmin, revizyonizmin direğine çekilmek istenmektedir.
Sınıf mücadelesinde “arzu edilen” yerde olamama halimiz kendine güvensizliği körüklediği durumda çizgiye ve programatik görüşlerimize inancını yitirenleri “birlik” ve “ittifak” zeminine ulaştırmıştır. “Yeni”lik ve dogmatizmin reddi adına partimizin programatik görüşleri ve siyasi çizgisi küçük burjuvazinin politika yapma anlayışıyla yer değiştirilmeye çalışılmış, reformist ve revizyonist eğilim ve yönelim partimize örgütsel anarşizm ile birlikte dayatılmıştır. Sağ tasfiyeci hizibin parti önderliğine ve dolayısıyla parti iradesine rağmen partiye politika ve yönelim belirleme gayretkeşliği en nihayetinde kendi çizgisini ve politikasını oluşturmayla sınırlı olmuştur. Partimizin genel siyasi çizgisinde ve savaş anlayışında ifadesini bulan ateşten gömlek parçalanmaya, yok sayılmaya çalışılmaktadır. Partimize de mal etmeye çalıştıkları sağ tasfiyeciliğin, amaç ve hedeflerin önünde durulduğu, engel olunduğu durumda çatlak büyütülmüştür. Gösterilmesi ve taşınması gereken partili sorumluluk bir kenara bırakılmış, parti ilkeleri küçük burjuva politik amaçlara uygun yorumlanmış, komploculuk ve teşhir çalışmaları bir mücadele biçimine dönmüş, beklentilere yanıt alınamadığında ise “bağlantılı”, “bağlantısız” koro halinde partimize saldırmışlardır.
Partimizin birikmiş ve çözüme kavuşturulmayı bekleyen sorunların çözümünün parti çizgisinin reddiyle olmayacağı tarihimizle sabittir. İki çizgi mücadelesinde örgüt bütünlüğü esas olandır. Bu olanakları elinin tersiyle itip “bölgesel dönem” olanağıyla çizgimiz aşındırılmaya çalışılmış, iki çizgi mücadelesi arenasından hizip çalışmasıyla açık bir şekilde kaçılmıştır. Kavranması ve bilinmesi gereken ilk şart sorunlarımızın çözümü için partimizin irade ve eylem birliğinin korunması ve savunulmasıdır. Ancak bu şartın kabul edilmesinin ardından sorunlarımız doğru zeminde tartışılır ve doğru zeminde çözüme kavuşturulur. Bunu kabul etmeyenlerle aramıza net çizgi çekeceğimiz, bu önderlik ve örgüt anlayışını kabul etmeyeceğimiz bilinmelidir. Şehit ailelerimizi saflaştırma gayretine girenlere, tutsaklarımızı “mağduriyet” üzerinden tavır aldırmaya zorlayanlara yanıt gecikmeden verilmiştir. Yaratılan “mağduriyetle” saflaşma yaratılmaya, sorunun ideolojik-politik muhevası karartılmaya çalışılmıştır. Tıpkı 94’de Darbeci anlayışın kullandığı tüm kavramlar bu “mağduriyet” siyasetiyle Partimize karşı bir kez daha kullanılmaktadır.
Sorunlarımızın patlak verme halini elbette bugünümüzde değil dünümüzde, çözümü ise geleceğe yürüyüşümüzde arayacağız. Sorunlarımızın kaynağını parti birliğine bayrak açanlarda değil, buna zemin sunan gerçekliğimizde arayacağız. Önderlik sorunumuzu görmezden gelerek değil, son yıllara hapsederek değil, tarihsel yürüyüşümüzle, partiye ve sınıf mücadelesine önderlik etme iddiası ve kapasitesinde arayacağız.
Yoldaşlar;
Tansiyonu hiç düşmeyen bir dünyada, ortalamanın hep üzerinde seyreden ateşiyle, gündemi sürekli yüklenen bir ülkede mücadele veriyoruz. Dünyada savaş ve çatışmaya, kriz ve bunalıma dair ne varsa dolaysız biçimde içindeyiz. Böyle olduğu içindir ki sürekli saldırgan olan bir düşmanla mücadele ediyoruz. Sınıf mücadelesinin gelişim hızı ve çeşitlenme derecesi ile saldırıların yoğunlaşma oranı, işlerin sistem açısından yolunda gitmediğinin açık kanıtlarını oluşturuyor.
Partimizin tüm engellere, büküntülere ve yengilere rağmen yürüyüşünü sürdürmesi sadece kuruluşundaki felsefesinden değil, bu felsefe ve ilkelerin sınıf mücadelesi ile teması ile mümkün olmuştur. Sınıf mücadelesinin akışını çözümleyebildiği, ona yön verebildiği oranda gelişmiş, varlık göstermiş, başarılara imza atmıştır. Bugün yoğunlaşmamız gereken temel nokta da bu olmak zorundadır. Tıkanmayı çizgi sorgulamasında, başarısızlığı stratejik hatta arayanlara inat parti çizgisinde yürüyecek, Demokratik Halk Devrimi perspektifimizi koruyacak ve zaferi kazanmak için adımlarımızı hızlandıracağız.
Yoldaşlar;
Yenilgi ve gerileme süreçlerinin en büyük kaybı sayısal değil düşünsel plandadır. Niceliğin yenilgisi geçicidir ama nitelik kaybedildi mi yeniden kazanılması hiç de kolay değildir. Her türlü başarısızlık ve yetmezliğin ilk kemirdiği yer ideolojimizdir. Kendine güven yitimiyle hızlandırılan sürecin varacağı yer başkalaşımdır.
Bu yüzden emperyalist-kapitalist sistemin asıl derdi ve amacı, fiziki olarak yok etmeyi başaramayacağı komünist nüvenin içine nüfuz etmektir. Bin bir kılık ve yaklaşımla ortaya çıkan her türden sapma, her türlü revize etme çabası ve girişimin, ideolojik kampanya ve fiziki saldırıların asıl amacı komünist çizgiyi ve onun üzerine inşa olan örgütünü tasfiye etmeye çalışmaktır. Komünist saflardaki tasfiye virüsü buradan beslenmekte, devrimci karakteri yiyip bitirmek istemektedir.
Partimizin 45 yıllık yürüyüşünde başta dört genel sekreterimiz olmak üzere ölümsüzlüğe uğurladığımız şehitlerimiz siyasal, ideolojik ve örgütsel tavırlarıyla her türden sağ ve sol tasfiyeciliğe, çizgimize ve programatik görüşlerimize yönelik her türden saldırıya karşı partimizin çizgisini büyük bir kıskançlıkla savunmuş ve yaşatmışlardır. Her düşenimiz, Aliboğazında şehit düşenlerimiz bugüne kadar yaratılan geleneğin takipçisi olmuş, bu geleneği kanlarıyla büyütmüşlerdir.
Böyle bir geleneğin bugünkü mirasçıları, bugünkü adanmışlarıyız. Bu misyonerlik manifestosunun ilk satırında; “durmadan, bıkmadan, yılmadan savaşmak” yazıyor, andımız bunu içeriyor. O halde lafı eğip bükmenin, “ama”lar “ancak”lar sığınağına gizlenmenin, “tamam da” diye bocalamanın sırası değil. Birileri öyle davranmadığı için partimiz var oldu, onlar ölümüne bir kavgaya tutuştuğu için mücadelemiz bugünlere taşınabildi.
Partimiz savaş içinde çelikleşecek, hatalarından savaş içinde arınacaktır. Bu yüzdendir ki sorunlarımızın çözüm anahtarını savaş içinde arayıp bulacağız. Sınıf mücadelesinin tayin ettiği görevlerimize dört elle sarılacak, partimizin irade ve eylem birliğini koruyacak ve parti çizgimizin etrafında kenetleneceğiz.
Türkiye proletaryasına, ezilen halk ve uluslara söz olsun, ant olsun!
Marksist-Leninist-Maoist ideolojinin sarsılmaz kalesine şan olsun!
Ölümsüz yoldaşlarımızın yücelttiği bayrağımız gururla dalgalansın!
Türkiye Komünist Partisi/ Marksist Leninist’in 45. yaşı kutlu olsun!
TKP/ML-MK
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ MARKSİST LENİNİST- MERKEZ KOMİTESİ
NİSAN 2017